24 Haziran 2013 Pazartesi

Seferihisar Belediyesi.......... Sen Çok Yaşa........-ma-........ emi...

Dilediğinizce bir hafta geçirmenizi umarım...

Yeni bir günden;

Merhaba!!!

Seferihisar çok çok sıcak, sıcak bir yandan, toz bir yandan.... Terden boğuluyoruz ama ne yazık ki pencere, kapı açamıyoruz, sanki ev hapsi cezasına mahkum edilmişçesine....
Vücudumuzdan, suratımızdan şapır şapır akan terle arada bir havalandırmaya çıkma gereksinimi duyuyoruz, ancak sokaktaki toz bulutunun içine çıktığımızda terle buluşan toz adeta vücudumuza çamur banyosu yaptırıyor....
Seferihisar Belediyesi çok çok yoğun, öyle önemli yoğunlukları var ki vatandaşın, ilçe sakinlerinin sağlığı hiçç önemli değil bu yoğunluğun arasında....
Seferihisar Belediye Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisini temsil ediyor... İçimi en çok acıtan bu bayrak altında bu bayrağa yakışmayan insanların yer alması...
Bir ağacın katledilmemesi için milyonların omuz omuz verip mücadeleye giriştiği günümüz Türkiye'sinde Seferihisar Belediyesi ilçe sakinlerinin sağlığına ilişkin tehditler karşısında  bu denli rahat, duyarsız, umarsız davranabiliyor...
Seferihisar Belediye'sinin duyarsızlığı sonrası il valiliğine, ilçe kaymakamlığına yapılan başvurular da belediye çalışanları tarafından umursanmıyor....
Oldukça rahat, duyarsız, sorumsuz, bilinçsiz ve vicdansız bir tavırla git bildiğin yere anlat derdini diyebiliyorlar......
Belediyelerin hizmet anlayışı artık konser ve gezi organizasyonlarına dönüştü, belli başlı hizmetleri bu....
Şöyle bir gezintiye çıkın bu canım, şirin ilçede...... Binaların balkonlarının ve esnafın malzemelerinin, tezgahlarının gasp ettiği kaldırımlarda adım atmanız mümkün değil...
Bir trafik keşmekeşe, trafik karmaşası, trafik terörü aldı başını gidiyor bu canım ilçede, hiç kimse kurallara uymuyor, üstüne üstelik kurallara uymamak yasal bir olaymış veya matah, taktire şayan bir davranışmışçasına kural ihlali yaptığı uyarısında bulunan vatandaşın üzerine yürümeyi de güç göstergesi sanıyorlar...
Milyarlarca liralık yatırımla bu canım ilçeye trafiği rahatlatması için  "ilçe terminali" yapıldı. terminal sadece sıra dolmuşlarının uzun süreli park yeri olarak kullanılıyor, ilçenin her yanını mafya kılıklı minibüs değnekçileri ele geçirmiş durumda, işlerine gelmediğinde ise vatandaşın üzerine yürümekten kesinlikle korkmuyorlar...
İlçe her bir metre karesinde bir inşaat aç gözlülüğü almış başını gidiyor, atı alan Üsküdar' ı geçmiş, ilçe neredeyse bom boş binalar mezarlığına dönüşmek üzere ve belediyemiz yeni yeni uygulamaların arayışı içerisindeymiş, ilerleyen zamanda inşaatlarda belli düzenlemeler olacakmış...
mış mış mış, lar miş miş miş ler....... uzayıp gidiyor bilgilendirme toplantılarında...
Seferihisar'da kışın pazar esnafı kış şartları nedeniyle mevsim normallerinin üzerinde satar meyve sebzeyi, yazın ise "yazlıkçılar geldi" diye fahiş fiyatlarla satarlar ve kimse siz" ne yapıyorsunuz" diyemez esnafa... Neden esnafın istek ve talepleri vatandaşın kişilik haklarından daha önemlidir acaba hep merak etmişimdir...

Aymaz, lakayt, duyarsız, umursamaz, sorumsuz, saygısız, kişilik ve insan haklarından, vatandaşın yasal haklarından "bihaber" hizmet sunmaya devam ediliyor...

Benim asıl tedirginliğim, benim asıl öğrenmek istediğim bunlar bu gücü nereden alıyor, veya kendilerine kimi örnek alıyorlar...

 
 Bu sokakta yaşayanlar insan değil, bu ülke vatandaşı, bu ilçe sakini değilmiş gibi haftalardır bu tozu yutturuyor belediye bize......


 
 Bu toz öyle ince bir toz ki, iğne deliğinden çok daha küçük deliklerden bile sızar, bu tozları biz nefes alırken akciğerlerimize dolduruyoruz... Çok yaşa sen Seferihisar Belediyesi........
 

 
 Bu plastik atıklar yukarıdaki inşaat tarafından çevreye atılmıştır. Haftalardır çevre katliamı ve çevre kirliliği sürdürülürken belediye her zaman olduğu gibi görmüyor, duymuyor, bilmiyor...




 

22 Haziran 2013 Cumartesi

sıcak haziran gününden...

Sıcak, sımsıcak bir Haziran sabahından;

Günaydın dostlar...

Hafta sonunuzun istediğinizce, hayal ettiğinizce geçmesini dilerim...
Bu hafta sonu, yaşam kaynağım, huzurum, sağlığım, mutluluğum, yaşamımdaki en en en büyük başarım, canımın canımın canımın taaaaaaaaaaa içi kızım ve kızımın güzel yürekli arkadaşı Sinem'im yanımda:))
Bu sabah daha da erken kalktım, bahçede sabah çayımı yudumlarken kızıcığıma taze nane, kekik, roka, fesleğen, salatalık ve biber topladım, (bayılır sabah kahvaltısında bunları yemeye) keyifli bir kahvaltı masası hazırladım onlara. Henüz kalkmadılar, ben de uyandırmaya kıyamadım bir hafta boyu zaten yoruluyorlar, sessizce kalkmalarını beklerken komşu bloglara şöyle bir göz atayım dedim, bir de baktım ki "ben iyisimi" dönmüş. 20 Haziranda paylaştığım faaliyetimin fikri ben iyisimi'nin paylaşımından esinlenmişti bitmiş fotoğraflarını paylaşmak için onun dönmesini beklemeye karar vermiştim, ama artıkkkkkk paylaşabilirim:)))



 
 
Ben bir de ahşapla hareketlendirmek istedim, umarım beğenirsiniz dostlar:)))

21 Haziran 2013 Cuma

Gezi Bahçem...

Aydınlığa, barışa, özgürlüğe, onurlu yaşama GÜNAYDIN;

Yüreklerimizin aydınlık günlere çırpınışı sürerken, her sabah olduğu gibi bu sabahta ilk çayımı bahçede içip gezinirken, bahçemize "Gezi Bahçem" isminin çok yakışacağını düşündüm. Artık bizim bahçemizin adı "Gezi Bahçesi".
Bizim bahçemiz "Gezi Parkı" gibi şansız değil ama, buraya bir avm ya da çok katlı bina yapmak için dünyaları da teklif etseler asla deriz... Ki nitekim oldu da Seferihisar'da yaşanan betonlaşma, çok katlı bina yapma furyasında bize de teklif geldi, teklifi duyduğumuz da sanki bize küfür ediyorlarmış gibi geldi...
Nasıl yani bu ev, buradaki anılar, babacığımla, anacığımın emekleri, babacığımın torunlarının ismini vererek diktiği, emekle büyüttüğü meyve ağaçları, güller, bize huzur, sağlık veren bahçemiz hiçe sayılıp, birden çok eve sahip olabilmek adına feda edilecek öyle miiiii???
Verilen yanıt elbette ki "yok öyle bir mantık" oldu.
Bizim bahçemizde bir damla bile kimyasal ilaç kullanılmaz, doğaya müdahale etmediğinizde  o kendi dengesini öyle güzel kuruyor, kurduğu o dengeyi öyle güzel koruyor ki insan izlerken hayretlere düşüyor. Ve şu bir gerçek ki doğa için en büyük zararlı doğada yaşayan börtü böcek değil insanoğlunun ta kendisi...
Bugün izninizle ben bahçemden kareler paylaşmak istiyorum, biz sağlıklı meyve, sebze yiyebilelim diye emek emek onları diken, çapalayan, sulayan, büyüten ağabeyimin yetiştirdiği mis kokulu sebze ve meyvelerin fotoğraflarını çektim sabah çayımı yudumlarken...


Geç kalan enginarlar artık çiçeğe döndü, hayranım enginar çiçeğinin görüntüsüne ve rengine...

 
 Böğürtlenler kudurmuş durumda, ah ah onlar bir de Saliha'nın ellerinden reçeli dönüştüğünde yemeğe doyulmuyor. Çokta sağlıklı, benim nefesimi açıyor, öyle rahatlatıyor ki beni, bu sene son o kadar çok krize girdim ki (öksürük ve nefes alamama) sonra Saliha bana karadut reçeli yaptı her sabah aç karnına ondan iki tatlı kaşığı yiyorum, ne kriz kaldı ne nefes alamama korkum kaldı...
 
 
 
Ah ah ah favorilerimizden birisi daha, göbek marul, öyle lezzetli, öyle lezzetli ki, marulda anacığıma çok iyi geliyor, annemin midesi sorunlu, reflü, fıtık, yara bir kaç sorun bir arada midesinde. Marullar olduğundan beri her gün bir kaç yaprak marul yiyor, midesine ilaç gibi geliyor. Bunları okurken okuyucularımızın çoğunluğu belki inanmayacak ama inanın doğada yetişen her şeyin sağlık üzerinde mutlak bir faydası var...



Taze soğanlarımız, bu da Saliha'nın favorisi ama taze soğan yediğinde uykusu geliyor:)) demek ki taze soğanında sakinleştirici etkisi var...
 
 
 
 
 mis kokulu domateslerimiz, yaprağı bile mis gibi kokuyor, biz biraz geç kaldık bu sene domates ekmekte, o nedenle henüz sabah kahvaltımıza eşlik edemiyor domateslerimiz. Sığacık' ta yaşayan, tarlasında doğal sebze yetiştiren dostum, arkadaşım Sevim Hanım'ın domatesleri eşlik ediyor şimdilik kahvaltılarımıza...
 
 
 
 
 Çıtır çıtır sivri biberlerimiz, mis mis kokulu, kahvaltının vazgeçilmezi bence...
 
 
 
 
 Salatalıklarımız coştu da coştu, bu kadar mı güzel kokar, bu kadar mı lezzetli olur bir salatalık. Sabah, öğlen, akşam elimde salatalık çıtır çıtır yiyorum:))
 
 

 
Mısırlarımız boyu neredeyse iki insan boyu olmak üzere, koçanlarda kendini göstermeye başladı, közde mısır yemeye az kaldı.
 
Bana söylenenler, bana kızanlar olabilir, ülke de neler olup bitiyor, kadının derdi bahçesi diye. Hayır benim derdim bahçe değil, benim derdim doğa, benim derdim elimizden zorla alınmaya çalışılan değerler. Kanata kanata topraktan sökülen ağaçlar, aydınlık günlerimiz, onurumuz, özgürlüğümüz.
 Ve ve TC, Atamın kurduğu Cumhuriyet...
 
Aynen Taksim Gezi Parkından kanata kanata söktükleri ağaçlar gibi tüm bu değerlerimizi söküp almaya çalışanlara inat........
 
İşte bu nedenle artık "Gezi Bahçemi" daha çok seviyorum...

20 Haziran 2013 Perşembe

Ben iyisimi Zeynep...

Şahsına münhasır Zeynep;

Kendisini blog yazmaya başladıktan sonra burada, buz gibi bilgisayar camının arkasından, paylaşımları ile, cümle kurarken kullandığı kelimeler ile, hitap şekli ile tanımaya çalıştım. Kısa sürede ısınıverdi yüreğim, evet bilgisayar camı soğuk ve cansızdı ama ondan bana gelen enerji sıcak ve pozitifti. Umarım karşılaşmak, tanışmakta kısmet olur....

Yüreğimin  direnen yüreklerin yanına katılıp direndiği günlerde yaptığım, yaparken şahsına münhasır Zeynep'i düşündüğüm bir uğraşımı paylaşmak istiyorum, önce yapım aşamalarını paylaşayım izninizle, sonra bitmiş halini... Bu arada bitmiş halini görenler çok beğeniyor:)))

Bu güzel çalışmayı Zeynep' in paylaşımlarında görmüş ve çok beğenmiştim, o nedenle yaparken hep onu anımsadım...




Bu güzel paylaşımınız için tekrar teşekkür ederim Ben İyisimi...
 

makkireQu, Magdalena Godawa


 
makkireQu, Magdalena Godawa...

Magdalena Polonya'da yaşayan pırıl pırıl bir genç, bizim ülkemizin pırıl pırıl gençlerinden Özlem kızım sayesinde tanıdım Magdalena'yı...
Böyle gençleri tanımak, onlarla konuşmak, onların bilgi dehlizlerinde yolculuk yapmak keyif veriyor bana.
Zaman zaman google çeviri yardımıyla sohbet ediyoruz Magdalena ile, son derece saygılı, yüreği sımsıcak, sevgi dolu bir genç. Bir o kadar da becerikli, maharetli, onun becerikli ellerinden çıkan ve dünyanın bir çok ülkesinde beğeni ile kullanılan ürünlerini paylaşmak istiyorum sizlerle...






 
 
Özlem kendin gibi özel bir insanla tanışmama vesile olduğun için bir kez daha teşekkür ederim ablam...
İnanıyorum ki Magdalena'nın diğer ürünlerini de çok beğeneceksiniz.

Görmek için tık tık lütfen; magdalena.godawa   makkireQu

Magdalena' nın Bloğu Magdalena Blog...


 


Yüreğim hep onlarla, ruhum onlarla, dualarım onlarla... (zamane gençleri sizi çok seviyorum)

Yine, yeniden;

Özgürlüklere ve barışa günaydın...

İçim hala buruk, içim hala kırgın, içim  hala acıyor ve yüreğim hala direniyor...
Evet yüreğim buruk, yüreğim kırgın ama artık yüreğim umut dolu. Yaklaşık bir ay öncesinde ülkemin geleceği için çok endişeli, çok karamsardım, yarınlarımıza dair korkularım vardı, ancak artık evet kırgınım ama bir o kadarda umutla yüklüyüm "zamane gençleri işte" şeklindeki cümlelerle sürekli eleştirdiğimiz, "tembel, uyuşuk nesil" diye nitelendirdiğimiz gençlerimiz, evlatlarımız, yavrularımız umutlarımızı yeşertti yeniden, bu gençlere, bu evlatlara sahip olduğumuz sürece önümüzde hep aydınlık günler olacağını gösterdi "zamane gençleri" miz...


 
 
Yüreğim hep onlarla, ruhum onlarla, dualarım onlarla...

14 Haziran 2013 Cuma

Fiziken olamasam da yüreğim, beynim, düşüncelerim hep sizlerle...

 
Fiziken olamasam da yüreğim, beynim, düşüncelerim hep sizlerle...
 
 
 
çapulcu annesi’nin mektubu

mektubunu aldım kızım
okudum bir solukta
göğsümde taşıyorum kızım
gözümdeki yaş hasretten değil
... onyedi gündür
gaz üstüne gaz yiyorum kızım

direnelim kızım
sen orada ben burada
gezi namusumuzdur
vermeyelim haine puşta

bir elimde tencerem
bir elimde tavam
sokakları işgaldeyim
ne romatizma kaldı
ne tansiyon
ben de senin yaştayım

direnelim kızım
sen orada ben burada
gezi namusumuzdur
vermeyelim haine puşta

hele bitsin bu zulüm
yine saçlarını örerim
geç kalırsın okuldan
yollarını gözlerim
hele bitsin bu zulüm
bir didişir bir sevişiriz
gözün gözümde
elin elimde
sabahlara kadar konuşuruz
hele bitsin bu zulüm

direnelim kızım
sen orada ben burada
gezi namusumuzdur
vermeyelim haine puşta

yoldaşlarına emanetsin
aç kalmazsın
paylaşırlar
üşümezsin
üstünü örterler
yıkılmazsın
ayağa dikerler
biraz üzülsen
gıdıklarlar umdunu
vurulup düşsen
sararlar yaralarını
bilirim merak etmem
yoldaşlarına emanetsin

direnelim kızım
sen orada ben burada
gezi namusumuzdur
vermeyelim haine puşta

korkumuz yok
cellat ancak bu kez
kendi ipini çeker
haykıralım bir ağızdan
bitsin vatanın acısı yeter
ben
annen
koydum yüreğimi kızım
yüreğinin yanına
sonuna kadar buradayım
yeter ki sen hiç yıkılma

direnelim kızım
sen orada ben burada
gezi namusumuzdur
vermeyelim haine puşta.

t a m e r d u r s u n...
 
 

5 Haziran 2013 Çarşamba

Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun...

 
Miraç'ın anlamı ''insanlığın önüne açılan sınırsız bir yükseliş ufku; varlığın özüne yol'' dur...
Biz imanlıyız.
Biz inançlıyız.
Biz dinimizin gereklerini eksiksiz yerine getiririz.
Biz Atatürk ilke ve inkılaplarını takip ederiz.
Biz gerektiğinde, dil, din, kültür ayrımı yapmaksızın tek yürek, tek bilek oluruz.
Biz ne pahasına olursa olsun bayrağımızı koruruz.
Biz ne pahasına olursa olsun Cumhuriyetimize gururla bekçilik yaparız.
Biz son on günde tek yürek, tek bilek olarak bunu kanıtladık...
 
Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun...



"Şayet bir gün çaresiz kalırsanız,
 
bir kurtarıcı beklemeyin.

Kurtarıcı kendiniz olun"...



 Günler süren suskunluğumu Atam' ın bana güç veren, bana umut veren bir cümlesi ile sonlandırmak istedim...

Milyonlarca insan ülkemin geleceği ve huzuru için gece gündüz, aç tok, sis, cop demeden onuru ile direnirken, ülkemde yaşananları görmezden gelip, direnişçilerin seslerine kulaklarımı tıkayıp blog yazmaya yüreğim el vermedi...

Yüreğim hep sizlerle.....