31 Mayıs 2013 Cuma

Doğayı, ağaçları yok eden zihniyet çürüsün yok olsun, doğayı, yeşili, ağaçları yok eden eller kırılsın diyorum......

Günaydın dostlar; günümüz güzel geçsin!!!



Taksim Gezi Parkının yok edilmesine, doğa katliamına isyan ediyorum...
Doğayı, ağaçları yok eden zihniyet çürüsün yok olsun, doğayı, yeşili, ağaçları yok eden eller kırılsın diyorum......
Zaten bir çığ gibi yükselen beton blokları arasında çocuklarımız, torunlarımız nefes alamaz hale geldiler......
Rant uğruna gelecek nesilleri tükettiğinizde o AVM leri gezecek, o AVM lerde yandaşlarınıza rant sağlayacak müşteri kalmayacak.....
Çok yakında bu ülke AVM ler çöplüğüne dönüşecek.....

Bundan tam on üç yıl önce, tıp ve teknoloji henüz bu kadar gelişmiş değilken, (bugün gibi hala belleğimdedir ve kendimi hep o anı anımsayarak rahatlatırım) üçüncü kemoterapimi almıştım, kemoterapinin ikinci günü zaten yaşamdan kopuyorsunuz, kemoterapi sonrası yan etkilerini azaltmak için çeşitli ilaçlar verir hekiminiz ama işe yaramazlar. İşte o yaşamdan koptuğum, "allahım ne olur bitsin bu çile" diye dualar ederken anacığım bahçeden topladığı bir avuç çilekle yanıma geldi bir bir ağzıma koyarak bana yedirdi o çilekleri, çileği yedikten onbeş-yirmi dakika sonra sanki bir güç usul usul bedenime girdi ve bedenimdeki bana acı veren, beni yaşamdan koparan o kötü etkilerin hepsini sıyırdı aldı, acıdan, sızılan kararan gözlerimin önü ışıl ışıl parlamaya başladı.

Tüm bu anlattıklarımda zerre abartı yok, işte benim doğaya aşkım, doğaya tutkum, doğaya sevdam o gün başladı. Kemoterapi alacağım zaman günler öncesinden yine aynı sıkıntıları yaşayacak olmanın kabusu başlardı, çilek mucizesinden sonra kemoterapi seanslarıma korkmadan gitmeye başladım.
Mucize diye bir şey var mı bilmiyorum, ancak benim çilek tecrübem mucizeydi bana göre...
Mu mucizenin gerçekleşmesinden sonra kendi ellerimle belledim, çapaladım bahçemi, kendi ellerimle, sevgi ile baktım büyüttüm bahçemdeki bitkileri.
Biliyor musunuz? tüm bunları yaşamadan önce evimizin salonundaki çiçeğe bile tahammülüm yoktu.
Ben dersini almış bir insan olarak isyan ediyorum doğaya karşı işlenen bu cinayetlere.
Yeşili, ağaçları kestikleri yetmiyormuş gibi, birde bol bol sıktıkları biber gazı ile hem insan sağlığına, hem doğaya zarar veriyorlar....

Çocukluktan, adölesana, ergenliğe geçtiğim yıllarda belleğimde kalan en güzel anılardan birisi Atatürk Orman Çiftliği gezilerimizdir. Ankara'dan ayrıldıktan yıllar sonra bir Ankara ziyaretimde özlem duyduğum Atatürk Orman Çiftliğini gezmeye gittiğimde de bugün yaşadığım üzüntüyü yaşamıştım.....

Doğanın katliamı başka katliamlara benzemez, çünkü doğanın öfkesini durdurmaya insan gücü yetmez.... Doğanın isyanı bizim isyanımızdan çok daha büyük olacak birgün..........


 

30 Mayıs 2013 Perşembe

Edi ile Büdü'nün kıyafetleri :)))


Sıkıntılı anlarımdan birinde elimi ve beynimi meşgul etmek için şekillendirdiğim kağıttan kıyafetler. Bir gün öncede Edim ile Büdümü yapmıştım, fotoğraflarını çekerken gülümsedim sanki onlar için yapmışım gibi kağıttan kıyafetleri :-)

Ah ne güzel şeyler yapıyorlar  kağıt katlama tekniği origami ile, onları yapabilmek için sanatsal bir ruh, sanatsal beceri beceri gerekiyor, yapabilmeyi çok isterdim, becerebilmeyi ama sanatsal becerim hep sıfırdı, hala sıfır. O apayrı bir yetenek, ayrı bir zeka.
Bloğumu biraz da bu yüzden seviyor ve özlüyorum işte, bloğum sayesinde araştırmacı bir insan oluverdim, yaptığım her araştırmada bilgi dağarcığıma yeni yeni bilgiler ekleniyor, bu kös kös televizyon karşısında oturup anlamsız programları izlemekten daha işe yarar bir eylem bence.

Bu arada aman kızım duymasın kıskanır bloğu seviyorum diye, koca kız oldu ama hala anneyi kıskanıyor :-)
Kurban olur anne sana yavrum, hiç bir kimseyi, hiç bir şeyi senden çok sevebilmem mümkün değil birtaneciğim......



 
İşte Edimle Büdümün kıyafetleri :-) anacığımın bir gün lazım olur diye özenle katlayıp sakladığı paket kağıtları böyle işe yaradı işte, anacığıma "paket kağıdı var mı"? diye sorduğumda; gözlerinde " yaa bak anne sözü dinlemiyor eline geçeni atıyorsun, ama gördüğün gibi bir gün ihtiyacın oluyor" bakışlarını gördüm :-) haklı canm anam benim...
 
 
Artık fotoğraflarımı bu şekilde ekleyeceğim. Bloğumu geliştirmemde çok büyük katkıları olan Blog Hocam yazarı ve sahibi Serdar Bey çok resim yüklemenin sayfanın açılımını çok zorladığını söyledi, onun eleştiri ve önerileri benim için önemli.

Ben de düşündüm bu şekilde birleştirip yayınlamaya karar verdim, böyle daha sakin, daha sade oldu gibi sanki, siz ne dersiniz dostlarım?

Tüm yardımlarınız için bir kez daha teşekkür ederim Serdar Bey...

 

Portakal Ağacı, "becerikli çerkez kızı"


Gününüz aydın, gününüz, sağlıklı, gününüz huzurlu, gününüz başarılı geçsin dostlar :-)

Bazı arkadaşlarım soruyor "neden yayın başlıklarını hep yeşil ile yazıyorsun" diye, yeşil günlük yaşamımda, giysilerimde ya da evimde kullandığım bir renk değil. Ben yeşili sadece DOĞA' ya yakıştırıyorum, doğayı çok sevdiğim içinde başlıklarımı yeşil ile yazıyorum :) başka bir amaç yok amaç sadece doğayı vurgulamak dostlarım...

Bugün sizlerle yıllar önce tanıdığım, hala aynı çizgide, aynı kalitede, kendini her daim yenileyerek, geliştirerek yazan genç bir arkadaşın linkini paylaşmak istiyorum. Zaten bir çoğunuz biliyorsunuzdur "Portakal Ağacı"

Yıllar önce internette portakal ile ilgili fotoğraflar ararken karşılaştım portakal ağacı ile, çok hoşuma gitmişti bloğu, (o zamanlar blog diye bir şey yok, site diyorduk) 
Yine internetten yazışarak tanışmıştık kendisiyle, o zaman henüz bekardı, çerkez kızı olduğunu yazmıştı, çerkez kızlarının çok becerikli olduğu söylenir, Portakal Ağacı Hatice' de çok becerikli ve başarılı, bu beceri ve başarı bloğuna da yansıyor zaten...
Becerikli, başarılı, aktif gençleri seviyorum ben, ben gençlerden yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum...
Portakal Ağacını ziyaret etmek isterseniz tık tık lütfen :-) Portakal Ağacı...


 

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bumerang Bloggerları Taksim Gezi parkına Sahip Çıkıyoruz...

 
 
 
 
 
usul usul elimizden kayıp gidiyor doğa...

Fatoş'um için... (fırında beşamel soslu makarna)

Fatoş benim manevi kızım, zor yıllardaki yol arkadaşım...

Dün fırında beşamel soslu makarna yaptım Fatoş'um, yaparken hep seni düşündüm ve senin için fotoğrafladım, unuttuğumu sanmıştın değil mi :-) unutur muyum hiç. Siz gelince sana özel yapacağım şimdilik senin için çektiğim fotoğraflara bak, gelince de yersin ablam...

Fırında beşamel soslu makarnanın tarifini de vereceğim tabi ki :-)

Malzemeler:
Bir paket yassı spagetti makarna,
kıyma,
sarımsak,
kuru soğan,
taze soğan,
sivri biber,
havuç,
pazı,
maydanoz,
biber salçası,
zeytinyağı,
kaşar peyniri,
kekik,
biberiye,
karabiber,
kırmızı biber,
zerdeçal,
zencefil,
tuz,

Beşamel sos için;
un,
süt,
tereyağ,

malzemelerde özellikle miktar vermedim, kaç kişilik yapılacaksa malzemeler ona göre kullanılmalı.

Ben kıymayı, ince kıyılmış sarımsak, kekik, biberiye ve iki-üç çorba kaşığı kaynamış su ile tavaya koyup, kıyma bulgur bulgur oluncaya dek pişiriyorum, bu şekilde hem kıyma daha yumuşak bir şekilde pişiyor hem de yemekte kullanacağımız yağ sağlığa zarar verecek oranda yanmıyor.

Kıymamız bulgur bulgur olduktan sonra üzerine zeytinyağını ekliyoruz, yağla birlikte bir iki dakika kıymayı çevirip, ince doğranmış sivri biberleri üzerine koyuyoruz, sivri biberlerin rengi değişince küçük küçük doğranmış kuru soğanları ekliyoruz, kuru soğanın rengi değişince doğradığımız taze soğanları ilave ediyoruz, sonra rendelediğimiz havucu ilave ediyoruz, havucun suyu çıkıp, rengi değişince doğradığımız pazıları da ilave edip 5-10 dakika pişiriyoruz.


 
Kabuklarını soyup doğradığımız domatesleri, biber salçasını, baharatları ilave edip, üzerine bir çay bardağı kaynar su ekleyip domatesler yumuşayıncaya dek pişiriyoruz, altını söndürüp ince ince doğradığımız maydanozları ilave ediyoruz, maydanozları karıştırıp kıymalı harcımızı soğumaya bırakıyoruz...

Sos hazırlığı;

Üç çorba kaşığı unumuzu tencereye alıp pembeleşinceye dek kavuruyoruz, kavrulan unumuza 1 litre sütü yavaş yavaş, karıştırarak ilave ediyor, tuzunu ekliyoruz. Kaynayıncaya dek karıştırmaya devam ediyoruz, kaynadıktan sonra 1-2 dakika daha kaynatıp altını söndürüp ılımaya bırakıyoruz. Sosumuzu ılıma sürecinde sık sık hızlıca karıştırırsak, üzerinde tabaka oluşmasını ve pütürleşmesini önleriz.
Ilıyan sosumuza bir çorba kaşığı tereyağ ilave edip, yine hızlıca karıştırıyoruz.

Diğer tarafta makarnamızı az bir su ve tuz ile suyunu çekene dek haşlıyoruz, (ben bütün makarna yemeklerimi suyunu çektirerek, demleme usulü yapıyorum, bol suda haşlayıp, haşlama suyunu heba etmiyorum, naçizane önerim) suyu çeken makarnanın üzerine kıymalı harcımızı ekleyip iyice karıştırıyoruz, kıymalı harçla buluşturduğumuz makarnamızı pişirme tepsimize alıyoruz.

 
 
 

Bu arada fırınımızı 175 derecede açıp ısıtmaya başlıyoruz. Tepsiye aldığımız makarnamızın üzerini hazırladığımız beşamel sos ile her yere eşit dağılacak şekilde kapatıyoruz. Tepsimizi önceden ısıttığımız fırınımıza yerleştirip, üzeri pembeleşinceye dek pişiriyoruz.

Üzeri pembeleşen makarnamızı fırından alıp rendelediğimiz kaşar peynirini üzerine serpip tekrar fırına veriyoruz. Kaşar peynir eriyip, üzeri kızarınca fırınımızı kapatıp, 15-20 dakika fırın içerisinde dinlendiripppppp,



 

Sağlık ve afiyetle yiyoruz :-)
 
Makarnamızın lezzetine en çok yakışan içecek şalgam suyudur, acıyı sevenlere acılı şalgam suyu tavsiye olunur...






 

İmece Evi...


Gülümseyerek, sağlıkla, huzurla günaydın dediğiniz bir güne başlamış olmanız dileğimle;

Günaydın Dostlarım...

Ben yine doğa ve dostlarla başlamak istiyorum paylaşımlarıma. Doğa ile ilgili araştırma yaparken tanıştığım İzmir - Menemen'deki dumanlıdağ'da oluşturulmuş bir ekolojik köy
"imeve evi" ni anlatmak istiyorum size. Gitmeyi çok istedim ancak sağlık durumum uygun olmadığı için gidemedim, ama sıkı takipçileriyim, inşallah önümüzdeki yıl beşinci yılımı tamamlayıp dalya dedikten sonra gideceğim ziyaretlerine.
Ülkemizden ve yurt dışından çok fazla ziyaretçileri var, gitmeden önce bilgilendirmek gerekiyor, eğer yatak durumları uygunsa yatılıda kalınabiliyor.
Bana göre gidilmeye, görülmeye, orada yaşamı tatmaya değer yerlerden birisi, oldukları yer dumanlıdağ zaten oksijen kaynağı...
İmece evi hakkında bilgi edinmek isterseniz buraya tık tık lütfen... İmece Evi



 
 
Ben bir kaç fotoğraf ekliyorum ama orda yaşamın tadını, keyfini anlatmaya yetmez tabi ki...
 

28 Mayıs 2013 Salı

Sarp'a Dair...

Dün içim sıkılırken, ruhum daralırken akşam üzeri mailimi açtığımda gördüğüm ileti önce beni tedirgin bir heyecana sürükledi sonra ise sevince boğdu...

Sarp'a dair ve Sarp'ın umudu' nu sürekli takip ediyorum ve günlerdir pamuk prense dair bir haber alamamıştım...

En sonunda dayanamayıp Sarp'ın annesi Bihter hanıma mail attım merak içerisindeyim diye. Sağolsun oda beni habersiz bırakmamış.

Sarp çok iyiymiş, yakında tatile çıkacaklarmış, Sarp ilk kez denize girecekmiş...

Bunlar o kadar güzel haberler ki, bir anda tüm sıkıntılarımdan arındım, kendi kendime söylendim, kendimi azarladım;
- bak Nuray hanım insanlar neler ile mücadele ediyor, ne ile mutlu oluyor, günlerdir kendini yiyip bitiriyorsun, şükret Nuray, aklını başına devşir şükret..
diye söylendim...

Yılın annesi, yılların annesi olmaya aday özel insan, özel anne, Sarp ve Doruk' un can anneleri Bihter Hanım onca yoğunluğunuza rağmen zaman ayırıp bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim...

Bihter Hanım'ın benden küçük bir ricası vardı, bu linki sık kullanılanlara eklemem...
Lütfen sizlerde ekler misiniz? dostlarım...

Seni çoooooooooooooookkkkkkkkkkkkkk seviyorum "pamuk prensim"

http://www.sarpinumudu.org.tr/

Edi ile Büdü...


Şimdi de Edim ile Büdüm'ü paylaşmak istiyorum sizlerle, sıkıntılı günlerde kayda değer bir iş yapmamakla birlikte olumsuz düşüncelerden uzak kalmak için beynimi böyle ufak tefek şeylerle meşgul etmeye kötü düşünmemeye çalıştım, işe de yaradı aslında...

Oturduğum yerde öylesine annemlerin meraklı bakışları eşliğinde işte böyle bir şeyler karalamışım...

Yaparken pek farkında değildim ama sabah kalkıp kızımın odasında yatağın üzerinde onları görünce gülümsedim, fenada olmamışlar, umarım sizleri de gülümsetirler...






 
Gününüzün her anı gülümseyerek geçsin.......

Her şeyin küçüldüğü, düşüncelerin büyüdüğü yerler...


Gününüzün sağlıklı, huzurlu, başarılı geçmesi dileğimle;

Günaydın Dostlarım...

Dostların blogların da gezinirken okuduğum dizeler çok etkiledi beni, ne de doğru anlatılmış günümüz yaşam biçimi...

Bu dizeleri paylaşarak başlamak istiyorum...

Dağlar oğlum dağlar,

Küçücük evlerini eşyalarla doldurup, artık kımıldayacak yerleri kalmayınca bunalan, başkalarını konuşmaktan kendi sesini bile artık duyamayan, bunca teknolojiye rağmen yine bunca vefasız olan, tek derdi cep telefonunu sürekli şarj edip, aynı yoldan işe gidip gelmek olan biz modern insanlar.

Dağlar oğlum dağlar,
henüz bizim bin şükür.

Küçücük hayatlarımıza uzaktan bakabildiğimiz yegane yerler.
Her şeyin küçüldüğü, düşüncelerin büyüdüğü yerler.

Kaynak; 'Umut' olsun!

Oğlu ile birlikte yaptığı doğa gezintisinde çektiği fotoğraflarla birlikte yayınlamış bu dizeleri, doğanın güzel yanları görülmeye değer...

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Buram Buram Kekik Kokusu...


"BİR TUTAM kekik"


Benim keyifle izlediğim, okuduğum bir blogdan söz etmek istiyorum, beni çeken blog adı olmuştu,
"bir tutam kekik" kekiğin buram buram kokusunu takip ederek gittim bloğa. İnsanın gözünü ve beynini yormayan, bıktırmayan bir blog, sahibesinin eline, yüreğine, emeğine sağlık.

Çok güzel yemek tarifleri var bir tutam kekikte, ben yaptım ve tattım, gerçekten çok başarılı tarifleri.
Zaten başarısını taçlandırdı "bir tutam kekik" bloğum dergisinin açtığı "yılın blogları" yarışmasında hobi kategorisinde birinci oldu. Ziyaret etmenizi öneririm...

ziyaret için tık tık lütfen... Buram Buram Kekik Kokusu...

öylesine geçmiş günler...

Sağlıklı, huzurlu, başarılı bir hafta geçirmeniz dileğimle;

Günaydın Dostlarım...

Umarım hafta sonunuz sağlıklı ve keyifli geçmiştir... Ben haftayı ve hafta sonunu keyifsiz geçirdim. Kızım zor günler geçiriyor, evlat işte tırnağı taşa değse ana yüreği sızım sızım sızlıyor... Bir kez daha yaşadım ve gördüm ki bana yaşama gücü veren, bana mücadele gücü veren kızım, kızım iyi değilse ben hiç iyi değilim. Günlerdir aptal aptal dolaşıyorum, ele alınacak hiç bir şey yapmıyorum, yapamıyorum, içim hiç bir şey istemiyor...

Kızım için yüreğim sızlarken, çok çok sevdiğim bir arkadaşımın oğlunun vefat haberini aldım, yavrum 35 yaşında evli, beş yaşında dünya tatlısı bir oğlu var, tam da işini, gücünü yoluna koydu, şirketi büyüttü, yeni şube açtı, arabasını yeniledi, artık rahatım diyeceği zamanda, oğlunun kendisine ihtiyacı varken, işyerinde otururken sinsi kalp krizi gelmiş almış yavrumu... O anne nasıl dayansın evlat acısına, o evlat nasıl dolduracak yüreğindeki, yaşamındaki baba boşluğunu.....

Allah kimseyi evladı ile ağlatmasın...

Sabah sabah ve haftanın ilk günü negatif enerjimle boğdum sizleri de dostlar. Hep böyle oldu ben içim de yaşadıklarımı yazarak rahatlıyorum, günlerdir de yazmadığım için, böyle klavye başına geçip harfleri görünce içimi boşaltmak, rahatlamak istedim.

Bahçede dolaştım bol bol, ne örgü ördüm, ne kağıt kıvırdım, ne ahşap zımparaladım. Boylanan domates ve biber tohumlarını aşırdım, çapa yaptım biraz, bitkileri sevdim.
Portakallar, mandalinalar, limonlar  fındık kadar oldular, onların fotoğraflarını çektim onları paylaşmak istiyorum sizlerle.




Her sabah güne günaydın dediğim hanımellerimi bile görmüyor gözüm günlerdir...



henüz minicikler meyvelerimiz, ama çok sevimli değiller mi?



 
 

 
salatalıklarımız coştu, bir kökte en az dört salatalık, küçücük boylarıyla onları nasıl taşıyacaklar bilmiyorum.



domateslerde çiçeklendi, yakında onlarda minicik minicik bakmaya başlarlar.


 
marullar göbeklendi, şansımıza cinsi güzel çıktı, yerken çocukluğumda yediğim marulların tadını alabiliyorum.



bizim bahçede yer gök kırmızı ve yeşil, bahçeye çıkıp gökyüzüne ir bakayım dediğinizde yeşil ve kırmızının arasından masmavi gökyüzü ve güneşi görüyorsunuz.



bahçemize kırmızı karlar yağmış, o kadar çok çiçek yaptı ki nar ağaçlarımız, sanki kırmızı kar yağmış gibi bahçeye.
 
 

 
bunlarda kokulu ve satsuma mandalinalarımız, onlarda mini minicik.


 

doğanın insana verdiği huzur ve rahatlama duygusu bam başka, birisi küçük dört operasyon, kemoterapi, yeşil reçete ilaçlar, her şeye rağmen böyle ayaktaysam bunda bu bahçenin ve doğanın etkisi yadsınamayacak kadar çok...
 

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Atölye Zet Zeynep, Şahsına Münhasır "ben iyisimi" Zeynep, ikiside yüreğimi gülümsetiyor...

Zet Atölye nin kurucus, sahibesi, emek vereni, çocuklarının annesi, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş akademisyen, yüreğinden öpülesi kadın Zeynep Esra TUĞCU' nun  insanın içini sıcacık yapan, şirin, doğal, küçük atölyesinde görüntülenmiş videosunu izlemenizi öneririm. Zeynep Hanım 27-28-29 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da açılacak bir fuarın özel davetlisi ve katılımcısı, İstanbul'da yaşayan arkadaşlarımızın zaman ayırıp mutlaka ziyaret etmesini öneririm, Zeynep Hanımın eserlerini görünce inanın bana yüreğiniz sıcacık olacak... 

O özel insanın, küçücük atölyesinde yaptığı özel eserleri görmek için tık tık lütfen :-) Atölye Zet; Zeynep Esra TUĞCU...


Şimdi sıra da bloğunu sık sık ziyaret etmekten büyük keyif aldığım, bana yansıyan renkli kişiliği ve renkli paylaşımları ile yüreğimi gülümseten "şahsına münhasır" insan "ben iyisimi" nin bloğundan paylaşımda bulunmak istiyorum....

Tüm yayınlarınızı, yazılarınızı keyifle okuyorum Zeynep, benim bloğumla da örtüşen kalıplarıyla birlikte paylaştığınız kumaş oyuncakları paylaşmak istiyorum izninizle...

bu renkli ve keyifli bloğu görmek için tık tık lütfen :-) Şahsına Münhasır İnsan :))


 

Yaşamımım anlamı, canımın taaaaaaa içi kızım......

Gününüzün aydın, gününüzün mutlu, gününüzün sağlıklı, gününüzün başarılı geçmesi dileğimle;

Günaydın Dostlarım...


Bugün izninizle öncelikle "mor cadım' a" , yaşamımım anlamına, bana güç veren kızıma pozitif enerji göndererek başlamak istiyorum... Sonrasında yine ziyaret ettiğim blogger arkadaşlarımın beni etkileyen paylaşımlarından söz etmek istiyorum...

Telefondaki ses tonu bile yüreğimi coşturmaya, ya da sızlatmaya yeten can kızım, canım kızım hiç bir şey senden önemli değil bir tanem, her gece dualarımla sana enerji gönderiyorum ama bu gece daha da çok gönderdim annemmmm... Sesinden belli ne denli yorgun, ne denli bitkin olduğun...
Bugün güzel sonlanacak annem, için rahat olsun..........


 
Önce evrenden  sana sağlık, huzur, başarı getirecek pozitif enerjileri topla....
 
 

 
Sonra onları sepetine doldur sal kendini huzura ve mutluluğa
BİR TANECİĞİM...

21 Mayıs 2013 Salı

Ruşyena ve kızı...

Ruşyena' dan;



Kendi bloğumdaki işim bitince şöyle bir kahve içimliği dost blogları ve bloglovini gezineyim dedim, bloglovinde "Ruşyena" nın kızı için yazdığı bir paylaşım dikatimi çekti, bloğuna misafir oldum ve okudum, duygulandım, etkilendim, sizlerle de paylaşmak istedim...

Ruşyena'nın duygularına ortak olmak için tık tık :-) Ruşyena ve Kızı...

Allah hepimizin evlatlarına sağlıklı, huzurlu, mutlu, başarılı ömürler versin...

Ah bu ağrıların gözü kör olsun...

 Tünaydınnn;

Sabah oğluşumla yürüyüşümüzü yaptıktan sonra yazmaktı amacım ancakkkkkk önce elektrik kesintisi, sonra benim öksürük nöbetim peş peşe gelince bu saate kaldı bloğuma ve siz dostlarıma kavuşmam.

Çok yoruyor beni bu öksürük nöbetleri, sanki üzerimden tır geçmiş gibiyim şu an, ama burada sizlerle olmak, böyle hobilerle uğraşmak, blogger arkadaşlarımın bloglarını okumak, yeni yeni şeyler öğrenmek ağrımı sızımı unutturuyor bana, buna da şükür diyorum sağlıklı insanlar bile ağrıdan dert yanarken, onca operasyondan ve tedaviden sonra benim ağrı çekmem normal.

Doğan günü görmek, güne günaydın diyebilmek için değer be dostum ağrı çekmeye :-) diyorum kendi kendime...

Sabaha karşı kısa bir not düşmüştüm sayfaya, nihayet kendi videomuzu yaptık, gece 03:30 den sonra  You Tube' de yayına girdi. Bir çok eksiğimiz var tabi ki ama gidereceğiz onları da. Dostlarımızla, blogger arkadaşlarımızla, paydaşlarımızla paylaştığımız her konuda, her detayda en iyisini, en doğrusunu, en kalitelisini paylaşmak istiyorum...

İnsan eleştirilere açık olursa eğer kendini geliştirebilir ancak, özellikle gençler tarafından eleştirilmek keyif verir bana, çünkü bence gençlerin bakış alanları  benim bakış alanımdan çok daha geniş...

Şimdi sizlerle You Tube'de paylaştığımız videoda ördüğüm yeni bebeğimizin örülme aşamalarındaki fotoğraflarından da paylaşmak istiyorum...

 

 



 


Başımız, bedenimiz, kollarımız, aksesuarlarımızın bir kısmı bitti, detayı fazlaca bu kez bebeğimizin, daha dört ayrı aksesuar öreceğim, çokkkkkkkkk işimiz var daha çokkkkkkkk :-)

Video için tık tık lütfen :-) El Örgüsü Oyuncak - Amigurumi Teknikleri...

El Örgüsü Oyucak - Amigurumi Teknikleri...



Şu an saat 03:23 ben hala pc başındayım. El örgüsü bebek yapımında ilk kamera kaydımızı yaptık, şu an You Tube' de yayında. 

Yüklenmesi, işlenmesi saatler sürdü, başlamış olduğum için yarıda da bırakamadım. Bu saate kadar beklememe değmiş mi? lütfen izleyince düşüncelerinizi, yorumlarınızı paylaşırsanız sevinirim...

İyi sabahlar dilenir sanırım bu saate :-)

İzlemek için tık tık lütfen :-) El Örgüsü Oyuncak - Amigurumi Teknikleri...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Etka' ca

Sağlıklı, huzurlu, başarılı bir hafta geçirmeniz dileğimle;

Günaydın dostlarım...........


Umarım güzel, keyifli bir hafta sonu geçirmişinizdir, umarım yeni haftayı da aynı şekilde sonlandırırsınız...

Ben hafta sonu başladığım blog ziyaretlerime devam edeceğim, bu ziyaretlerde beni yürekten etkileyenler ile bana yeni bilgiler edindirenleri sizlerle de paylaşacağım.

Bu sabah öncelikle Sarp'ın sayfasını kısaca ziyaret ettim Sarp ile ilgili günlük bilgileri alabilmek için, gece bölünen uykularımda fark ettim ki yüreğimde, belleğimde Sarp var.
Ben seni ve anneni çok sevdim oğulcuğum.........

Bugün ki yayın başlığımın adı "Etka' ca" ; Etka küçük, yakışıklı bir delikanlı, anlamını merak edip sözlükte aradım ama bulamadım, internette yaptığım aramada da sağlıklı sonuç alamadım, daha sonra annesine soracağım Etka'nın anlamını.

Etka' ca da benim en çok dikkatimi çeken detay eğitsel oyuncakları oldu ve bu oyuncakların tümünün annesi tarafından hazırlanmış olması. Görünüşte basit olan ancak özen, dikkat, bilgi isteyen, çocuğun görsel ve zihinsel gelişiminde etkin rol oynayacak çok güzel oyuncaklar yapmış annesi, sadece oyuncak yapmakla kalmamış, anne - baba da oyuna katılarak oyuncakları farklı farklı şekillerde kullanarak Etka' ya eşlik etmişler...

Özellikle oyun çağı çocuğu olan annelerin Etka' yı ziyaret etmelerini öneririm. Etka'ca Oyuncakların yapımında keçe, kumaş ve evdeki atık malzemelerden yararlanmış annemiz. Örnekleri gören annelerimiz bir çoğunu evde rahatlıkla yapabilir, bunları evde hazırlamanın bir diğer güzel yanı, yapım aşamasında çocuğunda katılımda bulunması.

Ben kendi adıma torunum olduğunda kullanabileceğim bir çok bilgi edindim bu ziyaretimden, işte gençlerin en sevdiğim yanı bana bir şeyler öğretmesi :-)

Ben ziyaretlerime devam edeyim, bana eşlik ederseniz sevinirim :-)

19 Mayıs 2013 Pazar

Sarp'a Dair...

Sarp'a Dair..........


Bugün blogger arkadaşlarımın bloglarını ziyaret ettim uzun uzun. Bir zamanlar facebook ta harcadığım zamanlar aklıma geldi yine ve bir kez daha üzüldüm. O neydi öyle farmviller, cityviller, saatlerce bilgisayar başında oturup onlara zaman harcardım, boşuna heba edilmiş anlar.

Oysa gezilmeye, görülmeye, okunmaya değer ne çok blog ve blogger arkadaşımız varmış...
Bugün ki ziyaretlerimde Sarp ile tanıştım ve Sarp'ın annesi ile,  "kadın" olmaktan, "anne" olmaktan bir kez daha gurur duydum. Sizlerin de Sarp adına açılmış bu alanı ziyaret etmenizi öneririm...
Sevinci, mutluluğu, hüznü, üzüntüyü, isyanı....... bir çok duyguyu aynı anda yaşıyor insan..........Yakışıklı Sarp, annesinin "pamuk prensi" Sarp geldin yüreğimin tam orta yerine oturdun oğulcuğum.......
Sarp'a Dair...

Saatlerce okudum Sarp'a ait her şeyi, tek tek her karedeki görüntüsünü sevdim Sarp'ın, tam da annesinin dediği gibi "pamuk prens" öyle güzel gözleri, öyle duru teni var ki bakmaya doyamıyor insan...

 

Ben Cumhuriyet Kadınıyım...

 
 
 
19 Mayıs ATATÜRK' ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun...
 
 


Tüm Milli Bayramlarımız Böyle Coşku İle Kutlanmalı...

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kağıtlar...

Birazcık da kağıtla uğraşayım dedim :-) okuduğumuz gazete kağıtlarını ve diğer atıkları değerlendirmek anlamlı bir uğraş olarak gelmiştir bana hep... Gençliğim de bir dönem epeyce uğraşmıştım bu tür etkinliklerle, artık yaşlandım beceremiyorum :-)

Yok yokk yaşlandım diye öyle bir köşeye çekilip atıl durumda kalmaya hiçççççç niyetim yok...
Kışın kapalı alanda ahşap ve kağıtlarla uğraşmak zor oluyor, evin içinde ahşabın zımpara tozu, tutkalların kokusu tıkıyor beni, artık bahçede açık alanda bu tür faaliyetlerime yavaş yavaş başlıyorum, amigurumiyi de akşamları örmeye devam ediyorum tabi ki, şu an elimde örmekte olduğum bebeğim benim favorim, bitirip sizlerle paylaşınca umarım sizde beğenirsiniz.

On parmakta on marifet misali şu anda üç tane başlanmış işim var amigurumi bebeğim, gazete kağıdından sahanım ve kızımın özel siparişi ahşap kutu, bakalım becerebilecek miyim. Yapım aşamalarını da paylaşacağım sizlerle, öneri ve eleştirilerinize açığım :-)





 
 
Kışın boş kaldığım akşamlarda otururken sarıp hazırladığım kağıtları şimdi rahat rahat işliyorum, iyi ki boş durmamışım :-) 

Kızımlar...

Yine, Yeniden Merhaba Dostlar...



Özlemişim sizleri ve bloğumu, ama kızımı da özlemiştim, hoş çok fazla birlikte zaman geçiremesek te   iyi geldi kızımla olmak bana... Elbette kızımla olduğum için haftayı keyifle sonlandırdım, umarım sizlerde keyifle bitirmişinizdir haftayı, dilerim  hafta sonunuzda sağlıklı ve keyifli geçer...

Ben bugün kızımın hem dilek hem yılbaşı ağacı olarak kullandığı emek ve sevgiyle yapılmış ağacını paylaşmak istiyorum sizlerle. Bu ağaç Bodrum'un dağlarından kesilmiş kuru bir ağaç (bu ağacı yapmak amacıyla yeşil bir ağaç heba edilmedi). Kızımın arkadaşı kızıma yapmış, ağacı kesmiş, boyamış, saksını ve dibine koyduğu taşları tek tek boyamış ve koca ağacı kargo ile kızıma göndermiş, el emeği, göz nuru her şey çok değerli benim için, işte kızımın bu ağacını da emek ve sevgi ile yapıldığı için çok beğeniyorum...

Tanışmak kısmet olmadı, çok isterdim seni tanımayı... Eline, yüreğine, emeğine sağlık teyzem...

 




 
 

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Funda'dan...


Funda'dan...



Funda' nın el emeği, göz nuru ürünlerinden bir kaçını daha paylaşmak istiyorum. Funda Hanım devlet memuru, evli ve bir çocuk annesi. Evinin her işini kendi elleri ile yapar, düzenli ve mis gibidir her şeyi, bir de üstüne böyle el emeği, göz nuru uğraşlarla kalan zamanını değerlendirir, üstelik diyabet hastası...
İşte böyle güçlü ve örnek insan olduğu için paylaşmak istiyorum onun becerilerini...






 
 
tüm sevdiklerinde ve sevenlerinde Funda'dan bir parça vardır, yaptığı güzellikleri onlarla paylaşmaktan büyük keyif alır...


Bugünlük bu kadar, bir kaç gün bloğumu ve siz yol arkadaşlarımı özleyeceğim, ama bu arada da yaşam kaynağım, yaşamımın anlamı, var oluş nedenim kızımla birlikte olacağım...
 

Yade Beren'im...

ama bu kadar olmaz ki bu kadar güzel olunmaz ki :-)

Yade Beren'im




Güzeliz veeeeeee zekiyiz babamızı satrançta zorluyoruz :-) oyyy kuzucuğum benimm çok özledimm...
 

 
 
Yaşamın en en en güzel yanısın sennnnnnn...